Farklı ülkelerden ebeveynlerin ayrılık sürecinde en hassas konu şüphesiz çocuklarının velayetidir. Yabancı bir ülkede, aşina olmadığınız bir hukuk sistemiyle karşı karşıya kalmak, bu süreci daha da endişe verici hale getirebilir. Bu yazıda, Türkiye'deki velayet davalarında yabancı bir ebeveyn olarak haklarınızı ve bilmeniz gereken temel hukuki prensipleri açıklıyoruz.
Türkiye'deki velayet davalarına mutlak surette yön veren tek bir ilke vardır: "çocuğun üstün yararı". Bu, sadece bir tavsiye değil, hem Türk Medeni Kanunu'ndan hem de Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan bağlayıcı bir hukuki emirdir. Bu ilkenin en önemli sonucu, mahkemelerin karar verirken ebeveynlerin vatandaşlıklarına bakarak bir ayrımcılık yapmasının kesinlikle yasak olmasıdır. Türk mahkemeleri nezdinde yabancı bir ebeveyn, Türk vatandaşı bir ebeveyn ile hukuken tamamen eşit konumdadır ve mahkemenin tek odak noktası, çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal refahının en üst düzeyde korunmasıdır.
Uluslararası bir velayet davasında, mahkemenin karar vermeden önce cevaplaması gereken ilk soru, hangi ülke hukukunun uygulanacağıdır. Bu sorunun cevabı, Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu (MÖHUK) tarafından belirlenir ve genellikle üç adımlı bir hiyerarşi izlenir:
Türk Medeni Kanunu, geleneksel olarak boşanma sonrası velayetin tek bir ebeveyne verilmesini öngörür. Ancak son yıllarda Yargıtay'ın yaklaşımında, özellikle uluslararası davalarda önemli bir değişim yaşanmaktadır. Yargıtay, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve çocuğun üstün yararı ilkesini dikkate alarak, yabancı ebeveynler arasında kararlaştırılan bir ortak velayet düzenlemesinin, Türk kamu düzenine aykırı olmadığına hükmetmiştir. Bu gelişme, ebeveynlerin anlaşması ve düzenlemenin çocuğun menfaatine olması koşuluyla, Türk mahkemelerinin artık ortak velayete daha sıcak baktığını göstermektedir.
Yurt dışındaki bir mahkemeden alınmış bir velayet kararının Türkiye'de geçerli olabilmesi için, mutlaka bir Türk Aile Mahkemesi'nde "tanıma ve tenfiz" davası açılması gerekir. Bu dava ile yabancı mahkeme kararı Türkiye'de hukuki bir kimlik kazanır ve icra edilebilir hale gelir. Bu dava için, yabancı mahkeme kararının kesinleşmiş aslının ve apostil şerhi taşıyan yeminli tercüman tarafından çevrilmiş bir suretinin mahkemeye sunulması zorunludur.
Türkiye, bir ebeveynin velayet hakkını ihlal ederek çocuğu başka bir ülkeye götürmesi durumunda, çocuğun derhal mutat meskenine (her zamanki yaşadığı yere) iadesini sağlamayı amaçlayan Lahey Sözleşmesi'ne taraftır. Bu sözleşme kapsamında açılan bir iade davası, standart bir velayet davası değildir; amacı kimin daha iyi ebeveyn olduğunu belirlemek değil, velayet kararını vermesi gereken doğru mahkemeyi tespit etmektir. Bu nedenle, bu tür davalarda argümanların, çocuğun iadesinin ona fiziki veya psikolojik bir tehlike yaratacağı gibi, sözleşmede belirtilen çok sınırlı istisnalara odaklanması gerekir.
Yasal Uyarı: Bu makale yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Her velayet davası kendine özgü koşullar içerir ve özel durumunuz için bir avukattan hukuki danışmanlık almanız önemle tavsiye edilir.
Güven İnşa Ediyor, Geleceği Şekillendiriyoruz!
İletişim Bilgileri